merhabalar...
Bu aralar kafamda en çok sorguladığım sorular arasında 'unuttuğum bir şey var mı? oluyor. En son bu soruyu kendime sorduğumda durdum ve düşündüm neden unutuyoruz yada neden bazı şeyler sürekli gözümüzden kaçıyor diye, sonra kendimde ve çevremde gözlemlediğim ilk şey telaş oldu. Nereden geliyor bu telaş, neden sürekli bir koşturmacamız var? Arkasına sığınıp durduğumuz bu hayat telaşı nedir? hayat dediğimiz nefesten öte bir şey değilken neden bu kadar karmaşa? Kendimizi bu denli yıpratıp ömrümüzün geçip gitmesine izin verdiğimiz bu akarsu nereye akıyor? Öncelikle bu yazıyı okumadan evvel derin bir nefes alın ve biraz dinginleşip öyle devam edin okumaya çünkü hepimizin ihtiyacı bu. Varlık olarak doğaya ait olduğumuzu hepimiz biliyoruz hatta atalarımızın dediği gibi topraktan geldik toprağa gideceğiz, peki en yakın toprak şuan size ne kadar yakın? İnsan olarak ne kadar doğamıza uygun yaşıyoruz? Aslında içinde bulunduğumuz sosyal sistemler ve yaşam alanlarımız bize ne kadar uygun. İnsan oğlu olarak o kadar karmaşık ve çok fazla olan beklentilerimiz sayesinde olmamız gereken toprak doğa uyumu içerisinden nasılda uzağız. Bir çoğumuz kapımızdan çıktığımızda artık ön bahçenizi değil karşı binanın taş duvarlarını görüyorsunuz, hatta çoğu zaman evinizden bahçenizde yetiştirmeniz gereken sebze meyvelerinize koşmanız, ailenize ve sevdiklerinize vakit ayırmanız yerine saatlerce çalıştığını işinize, yetişmeniz gereken otobüsünüze koşturmak için çıkıyorsunuz. Düşünsenize her gün ömrünüzden çalan bu çalışma sistemi hayatınızı ne denli eksiltiyor. hayatınızın 3/1' i çalışmakla geçiyor. Peki bu sistemde siz neredesiniz? Kim için çalışıyorsunuz? Neler için çalışıyorsunuz. Eğer cevap aileniz ise onlar haftada bir gün izinli gününüzde sadece birkaç saatliğine yanlarında olmanızı hak etmiyorlar. Kendiniz için çalıştığınızı düşünüyorsanız zaten bu sistemde yaşamıyor oluyorsunuz bu yüzden aslında kendiniz diye biri bile kalmamış oluyor. Aslında çok fazla söze gerek yok biraz silkelenip durun ve düşünün bunu kendinize neden yapıyorsunuz. Kesinlikle çalışmayın vesaire gibi düşüncelerim yok yada sırf körü kürüne eleştirilerde de bulunmuyorum. Öncelikle söylemek istediğim içine kapıldığımız bu hayat telaşında, bu akan suda nereye sürüklendiğimizi biliyor muyuz? Şimdi artık kafayı sudan çıkarıp görme zamanı, zamanın acımasız olduğunu ve her anının geçtikten sonra asla geri gelmediğini ve yaşamak için tek bir şansınız olduğunu sizde biliyorsunuz, bu nedenle artık ya akan sudan kafanızı çıkarıp durum değerlendirmesi yapıp kendi yolunuzu bulun yada akan suda sonu belli olmayan ve ömrünüzün yettiği kadar sürüklenmeye devam edin. Eminim ki hepimiz içinde bulunduğumuz sistemden sıyrılmak için can atıyoruz fakat aslında görünen can atamaktan ziyade can veriyormuşuz gibi. Hayata bir kez daha gelmeyeceğiz ve bir kez daha bu bedene sahip olamayacağız öyleyse neden bu istisnaları yok yere tüketiyoruz. Değişimden, kendi kararlarınızın arkasından koşmaktan ve fikirlerinizle dimdik dikilmekten korkmayın. Kendi değerinizin farkına varın en önce kendimizi unuttuk sevgili okur, daha sonra her şeyi hatırlasanız da fark etmez. Daha neler unuttuk neler, insanlığımızı unuttuk hatta bunu unutmak için çabaladık mesela her gün karşılaştığımız tecavüz, gasp, savaş, mülteciler, sadakatsizlikler karşısında insan olmaktan utanıp artık kendi insanlığımızdan kaçar olduk. Bu kadar kolay olmamalı, kendimizden bu kadar kaçak yaşayamayız kendi içimize bu kadar sıkışmışken. İnsan doğada en yırtıcı olarak nitelendiriyoruz bu aslında bir utançtır fakat bu durum tüm insanları kaplayarak utandırmalı mı? Malesef biyolojik olarak bir tür içerisinde bulunuyoruz bu tip varlıklar ile ama insan demek bu kadar kötü ve baskıcı bir anlam taşımamalı. Bugün fark ettiğim bir olaydan bahsedeyim asıl bu yazıyı yazmaya nasıl karar verdiğimin cevabı bu, ekmiş olduğum pırasaların arasında yetişen yabani bitkileri temizledim ve ineğime vermek için topladığımda kendime sorduğum soru şu oldu, her gün üzerine basıp geçtiğim, koparttığım bu otlar bugün hayvanın için bir ihtiyaç peki daha evvelinde neden bu kadar senin için değerli olamadılar? ve cevabım yanlış yerde oldukları oldu fakat cevap bu kadar basit değil tabi sırf o bitki senin doğada kapladığın alanda çıktığı için zararlı ya da işlevsiz değil hayatı kendimize baz alarak yaşadığımızdan böyle. Tabi ki bir her an her canlı her yerde yaşayamaz tıpkı biz insanlar koca koca şehirlerde yaşayamayıp hastalandığımız gibi. İnsan oğlu olarak aslında yırtıcı ve dağıtıcı olan yönlerimiz kadar toplayıcı, düzenleyici ve üretici taraflarımızda var. Topladığım otları bir hayvana besin yapmayı, toprağı işleyerek besin üretmeyi başarmak gibi, hayatı durduğumuz yerden nereye ve nasıl baktığımız kadarı ile yaşıyoruz. İnsan oğlu dendiğinde yıpratıcı ve aciz bir anlamın sırtımıza yüklenmemesi için artık harekete geçmeliyiz. En önce kendimizden başlamalıyız insan olarak değiştirirken ahlaklı olan ile yaralı olanı baz almalıyız benliğimiz isteklerinden evvel ancak böyle onurumuzu kurtarım gerçek huzura varabiliriz. Hayatı yaşamak için varsak hayatı insan olarak yaşayacaksak unuttuklarımızı hatırlamalıyız. Bir düşünsenize Daha neler unuttuk?
Yorumlar
Yorum Gönder